Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

28 Haziran 2017 Çarşamba

''Seninle'' Jasinda Wilder (Kitap Yorumu)



Kitap Adı: Seninle (Falling Into You) 
Yazar: Jasinda Wilder
Yayınevi: Pena Yayınları
Çıkış Tarihi: ABD (1 Ocak 2013) - Türkiye (Şubat 2014)
Tür: (Falling, #1)



Tanıtım: 

Nell Hawthorne çocukluk arkadaşı Kyle Calloway'e aşıktır. Aşkları hiç bitmeyecek gibidir. Ancak bir gece Kyle trajik bir kaza sonucu hayatını kaybeder ve bu kaza Nell'i tamamen değiştirir. 

Kyle'ın cenazesinde Nell, ilk defa Kyle'ın kardeşi Colton'la karşılaşır ve her ikisi de Kyle'ın yokluğunda hayatlarına yeni bir yön çizer. Yıllar sonra bu ikili tekrar karşılaşır; bu sefer bu karşılaşma onları hiç tahmin edemeyecekleri tatlı bir çıkmaza götürecektir. 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~



''Sana gördüklerimi anlatabilirim. Senin hakkında bildiklerimi söyleyebilirim. Nasıl hissettiğimi anlatabilirim. Gerçekte nasıl olduğunu gösterebilirim. Ama seninle tartışmak hiçbir işe yaramaz. Sanırım ikimiz de bizi iyileştirmeye çalışan insanlardan payımızı aldık. İşe yaramıyor. Kendimizi sadece kendimiz iyileştirebiliriz. İyileşmemize izin verebiliriz.''







*Karakter Analizi* 

Nell Hawthorne, anıların renk verdiği hatıralar denizinin içindeki en derin ve sığ yerindeki kısımlardan birine uğrayıp da oradan bir parça çekip, bu anının kiminle beraber oluştuğuna baksa; çevresinde olan bitenlere anlam veremeyecek kadar küçük oldukları zamandan beridir en yakın arkadaşı olan Kyle Calloway'i görürdü o anıda muhtemelen. İlkler listesindeki sayısız kutucuğun büyük çoğunluğunun yanına hayali bir tik atarken; tikin bir yarısını onun, diğer yarısının da Nell'in tarafından çizilmesini sağlayacak kadar çok deneyim biriktirmişlerdir önlerine sıralanan seneler boyunca. Takvimler döndürülüp, eskileri yenileriyle değiştirildiği zamanlar sonrasında ikisi de büyüyüp, yetişkin olmalarına iki sene kaldığında; kurşun misali saplanıp da aralarındaki bağı öldürecek herhangi bir durum yaşamamışlardır. Zaten elmas kadar sağlam ve değerli ilişkileri, böyle bir saldırıya uğradıklarında bile sağ çıkabileceğinin kanıtıdır. Fakat büyümeleri, çeşitli duyguların yattıkları derin uykudan uyanmasını sağlayacak bir zil gibi kalplerinde çalmaya başladığında; ailelerinin altıncı hislerinin yüzüne, önceden beridir tahmin yürüttükleri şeyin gerçekleşmesi sonucu muzip bir ifade yerleşmiş: Kyle ve Nell birbirlerinin ilklerine imza attıkları zaman olduğu gibi biraz heyecanlı, daha çok da mutlu bir hisle çıkmaya başlamışlardır. 


Aradan geçen iki buçuk sene sonrasında, Kyle ve Nell'in üniversiteye gitmeden önce beraber geçirdikleri son gezi, talihsizliğin, sıcak bir demirin dövülmesi misali ikisinin hayatına da şekil vermesini sağlamış; her zaman ezberlerinde taşıdıkları ilkler listesinin önemini silecek kadar kötü bir son eklemiştir: Kyle, hayatını yitirmiştir. O günden sonra genç kız, nereye ait olduğunu bilmeyen ruhların çığlıklar atarak bir yerden ötekine savrulması gibi acı duvarlarına çarpıp durmuş; çözümü de eskiden olduğu kişiyi ardında, darmadağın ve çatlamış parçalarını birleştirirken bırakıp gitmekte bulmuştur. Sinirlenmiş, sorgulamış; ama bunların dışarıya yansımasında bir ayna görevini üstlenen haykırışlarını ve göz yaşlarını karanlık bir odada, aynanın işlevsiz olacağı yerde saklamıştır. Çünkü, direncinin uzattığı dal parçasını bırakırsa eğer; altında yatan ve köpürmüş acılarını sakladığı denizin, kendinden kalan her şeyi yutmasından korkmuştur. Cenazede Kyle'ın ağabeyi Colton ile uzun seneler sonra yeniden karşılaştığında, hissettiği şeylerden dolayı kendisine duyduğu utancın, davetsiz bir misafir gibi içinde bulunduğu duygu şöleninin arasına katılmasını engelleyemeyecek; çektiği ızdırap ise elinden tutabileceği yeni bir arkadaş bulmanın keyfiyle, kendisi için işleri zorlaştırmanın bir yolunu bulmaya koyulacaktır. Ancak, Nell'in bunları görmezden gelip de kaçarken aldığı her virajda kaderi, sahte mutluluğu için oyunculuğunu konuşturduğu her anı çöpe atacak kadar etkili bir oyun sergilemeyi ihmal etmeyecektir.  



''...Ama özgür kalmayı öğrenmemiz gerek, Nell. Buna mecburuz. Bu her zaman mutlu olacağımız ya da iyi olacağımız anlamına gelmiyor. Aslında iyi olmamak, iyi olmak demek. Bunu sana söylemiştim, şimdi kendim bunu yeniden öğreniyorum. Ama iyi olmamak, yaşamayı bırakacağın anlamına gelmiyor.''







*Ön Söz*

Bundan yaklaşık olarak iki sene önce, yakın bir arkadaşım, benim beğeneceğimi düşünüp bu kitabı hediye etme nezaketi gösterdiğinde tanışmıştım bu seri ile. Bir kitap hediye edildiğinde onu bekletmeyi kabalık olarak gören insanlardan biri olduğumdan, yapmam gereken birkaç işi kenara iteleyerek bir okuma zamanı çıkarmıştım ortaya ve bunu kullanarak da başladığım gün bitirmiştim. İki sene önce, şu an olduğu kadar çok YA türünden kitap okumadığımdan sınırlı bir sayıda deneyimim vardı o alanda; ama çok net bir şekilde hatırlıyorum ki, YA türünde okumuş olduğum sayılı kitaplar arasında favorim olmuştu bu kitap. Hatta, o sene boyunca okuduğum tüm kitaplar arasında da favorilerimden biri haline gelmişti; çok beğenmiştim ben bu kitabı o zamanlar sizin anlayacağınız. 

 Ancak, ikinci kitabının çevrilmesini beklerken araya giren o azımsanmayacak derecedeki zaman dilimi bu beklentimi çürütmeye başlamış ve en sonunda da çeviri durumunu takip etmeyi bırakacak kadar o heyecanımı öldürmüştü. İkinci kitabı, ilk kitabından bir buçuk sene kadar sonra çevrildiğinden (bu konudaki düşüncelerimi ayrıntılı olarak yorumumda bahsedeceğim,) ilk kitabı çok net hatırlamıyordum ve o zamanlar da ilk kitabı tekrardan okuyacak vaktim olmadığından, serinin tüm kitapları çevrildiğinden sonra bir maraton haline getirip başlar ve bitiririm, düşüncesiyle sonraya bırakmıştım seriyi. 

Fakat, geçen ayda gerçekleştirdiğim D&R ziyaretlerimden bir tanesinde, ''yeni çıkanlar'' kısmında tanıdık bir yazarın kitabını görmemle beraber, eve gittiğimde neyin nesi olduğunu araştırırım diye resmini çekip çıkmıştım. O resmini çektiğim kitabın, bu serinin üçüncü kitabı olduğunu anlamam ile beraber, kendimi, seriyi okumayı sonraki zamanlara atma düşüncesinin ne kadar mantıklı olup olmadığını kafamda hesaplarken buldum. Yayınevinin, serinin kitapları arasına koyduğu zamanın çokluğu ve kendime, dediğim şeyi yapıp da okur muyum ileride diye düşündüğüm zaman kesin bir cevap veremediğimden; ilk üç kitabını maraton yaparak bir buçuk günde bitirdim. O zamandan beridir, bu seride okuduğum herhangi bir kitabının yorumunu yapmak için bir sayfa açtığımda, sayfayı yenileyip çıkmamla sonlanıyor bu faaliyetim. Ancak bu yorum yapamama durumu düşüncelerime musallat olduğundan canımı sıkıyordu ve bunu düzeltip, bitirene kadar ayrılmayacağım başından. Daha fazla uzatmadan başlayalım hemen. :) 



''...Sana söz veriyorum, onu asla unutmayacaksın. Ama kendine iyileşme izni vermen gerek. Acının geçmesine izin vermek onun anısına ihanet etmek demek değil.''





*Yorumum*

İki sene önce okumuş olduğumdan dolayı o zamanki görüşlerimi silik silik hatırlasam bile unutamadığım bir şey vardı, o da bu kitabı çok beğenmiş olduğum gerçeğiydi. Kitabı yeniden okuduktan sonra da, aradan iki sene ve onca kitap geçmesine rağmen bunların hiçbirinin önemi olmamış gibiydi; zira hatırladığımdan bile daha iyi olmasına başka bir açıklama getiremiyorum. Tanıtımda yazan ve benim de karakter analizimde yer verdiğim ''ölüm'' mevzusu, böyle bir kapağa baktığınızda aklınıza gelen ilk şeylerden olmayabilir, benim de gelmemişti; ama bunu bildikten sonra da nasıl olursa üstesinden gelirim birkaç yüz sayfa sonra, deyip de bile bile lades dedim. Pişman değilim, ama kitap tarafından fena halde köşeye yattığımı incinmiş altıncı hissimi göz ardı ederek söylüyorum. ''Atlatırım'' diyecek kadar kendimden emin oluşum da, kitapların içime işlemesine yetecek kadar, duygularım ve kitap arasında saydam bir duvarın olmayışından kaynaklanıyordu. Zira bendeki duvar saydam değil, taştan yapılma olduğundan -kesinlikle iyi bir şey değil- derinden sarsan bir hüzün bulmakta zorlanırım kitaplarda. Ölüm konusu hariç, o her zaman kıskacı altına alır hislerimi bir şekilde. Fakat burada sadece o ölüm mevzusunda değil, kitabı okurken sürekli bir sızı hissettim sol tarafımda ki yaşanan gelişmelerin her seferinde darbelerinin şiddetini arttırarak tekme atması, üstesinden gelmemde pek yardımcı olmadı. 


Kitap dört kısımdan oluşuyor ve açıkçası itiraf etmem gerekir ki, ilk kısmından o kadar keyif almamıştım. Yaşlarının getirmiş olduğu olayları fazla dramatize etme özelliği ve yazarın da bunu vurgulamak için ekstradan bir çaba göstermesi biraz soğutmuştu beni hikayeden. Klişeleşmiş, çocukluktan beri beraber olup da, ergenliğe girdikten sonra duygularının sınırlarını ve yapabileceklerini yavaştan keşfetmeye başlayınca, bunları test etmek için bir araya gelmiş lise aşklarından farklılaştıkları bir durumla karşılaşmış olmadığımdan, pek de beğeneceğimi düşünmüyordum. Bu yüzden, yazar tarafından bu düşünceme çamur atılıp temiz bir sayfaya haddimi bildirirmiş gibi geriye kalan o üç kısmı yazdığında ki şaşkınlığımın boyutunu ben açıklayamasam bile eminim ki sizler anlarsınız. Kitap güllük gülistanlık ilerlerken, kalp ritminizi bir tık bile değiştirmeyecek olayları yüzeysel olarak anlatmaya devam ederken; bir sayfada her şey mahvoluyor ve kitap gittikçe derine gitmeye başlıyor. Bu durum da, o son üç kısmı benim için hatırlanabilir kılmakta kendisine büyük bir pay almış oldu ve bende ağzı açık kalmaktan yorulmuş şok olan yanımla kalakaldım. 



''İyi olmak için bu kadar çok mücadele etmesine çok saygı duyuyordum. Kendini nasıl serbest bırakacağını, incinmesine nasıl izin vereceğini göstermeme izin verseydi keşke. Onun acısını koparıp almak istiyordum.''





Nell karakterinin değişimi buruk bir sevinç oldu benim için. Çünkü böyle bir değişimin olmasına ve tamamıyla farklı bir karakterin arada akıp giden seneleri ele alışını görmek iyi yönden bir farklılık olmasına rağmen; bunun ardında yatan sebep işin kötü tarafıydı. Gerçekleşeceğini bildiğiniz halde eliniz kolunuz bağlı halde okuduğunuzdan, direncinizi sarsan o olayı en az hasarla atlatmaya çalışmak haricinde yapabileceğiniz bir şey kalmıyor. Ancak, Nell'in kitap boyunca bu acıyı atlatmak için tercih ettiği yolları sağlıklı bulmasam da, bunu düşünmeyecek kadar yaralanmış olmasının kitabın inandırıcılığına yeni bir doz eklediğini düşünüyorum. Colton ise gerek kelimeleri, gerek düşünceleri olsun kitap boyunca hayranlık duymaktan utanmadığım bir karakter oldu. 


Bu tarz kitaplardan edindiğim deneyimlerden, yaralı bir ruha dokunmak için izleyeceğini düşündüğüm yolun yüz seksen derece tersine doğru ilerlemesi ve kitap boyunca söylemesini beklediğim bir lafı bile söylemeyerek beni şaşırtması, hayranlığımı bir seviye daha yükseltti. Çünkü o kadar çok alıştığım şeyler vardı ki bu tarz kitaplarda, sempatiden doğan içi boş avutma kelimeleri olsun, acımadan kaynaklı bir yakınlaşma mevzusu söz konusu olsun; bunların hiçbirini yapmadı. Gerçeklerin, bedene atılan bir taş misali çarpması için kullanılan, acı geçidinin kenarlarına döşenmiş kayalar amacına yönelik kullanıldığı her seferinde bu boş sözlerin anlamsız olduğunu öğrenmek durumunda kalan ve içinizi burkan bir karakterdi Colton. Beğendiğim çok karakter vardır; ama hayranlık duyduklarım buna tezat oluşturacak kadar azdır ve Colton da her ikisini birden hissettim. 



Yazar, sırf anlamlı cümleler ortaya çıkarabilmek için kulağa hoş gelen birkaç kelimeyi birleştirip de aslında kaş yaparken göz çıkaran yazarlardan biri değil. Ruhunu katarak yazdığını ve içi boş kelimeleri kullanmadığını, Colton söylediklerine dikkat ettiğinizde anlıyorsunuz ki bu, bir yazarda takdir ettiğim özelliklerden bir tanesidir. Beğendiğim ve ilişki kurabildiğim o kadar çok cümle vardı ki, kitaplarda bir şeyler işaretlemeyi veya yazmayı kitaba hakaret olarak kesim tarafından taşlanabilirim. O kelimelerin taşıdığı duygunun okuyucuya aktarılması o kadar içten ve zorlanmadan, doğal olarak yansıtılmıştı ki bir ara çevremden tamamıyla kopup, kitabın yansıtmak istediği mesaj ile bağlandığımı hissettim. 




''Bir şarkı yazardım, onun adı müzik olurdu. Bir şarkı söylerdim, gitar çalardım. Vücudu melodi olurdu.''




Bunu belki milyon kez söyledim daha önce, ama yeniden söyleyeceğim: Eğer bir kitabın içerisinde beğendiğim şarkılar yer alıyorsa, bir kademe daha yükselir benim gözümde o kitap. ''Seninle'' de o  kitaplardan birisi oldu. Zaten müzik de bu kitap için önemli bir unsurdu; karakterlerin arasında sözsüz bir konuşma geçmesini bu şekilde dillendiriyordu yazar. Kitapta geçen bütün şarkıları dinlemenizi tavsiye ederim -hikaye bittikten sonra, hikayenin içinde geçen tüm şarkıların yazılı olduğu bir çalma listesi yazılı- ve umarım onları benim kadar seversiniz. The Avett Brothers, The Civil Wars, The Beatles, Mumford&Sons... Bunların yer aldığı bir kitabı sevmememin gerçekten zor olduğunu düşünüyorum. 


Tek şikayetim var, o da bu serinin kitapları arasına uzun süreli bir çeviri boşluğu koymaları. Bir kitabın çevrilmesi, düzenlenmesi, baskıya gönderilmesinin ve büyük ihtimalle atladığım birçok işin gerçekleşmesinin kısa sürülecek bir iş olmadığını biliyorum. Aceleye getirilmesinin, bu basamaklardan herhangi biri gerçekleştirilirken hata payını azımsanmayacak derecede arttırabileceğini de biliyorum. Çeviri çok kaliteli, ufak tefek edisyon hataları dışında bir hata da yok; onları da nazar boncuğu sayıyorum artık. Pena Yayınları benim beğenerek okuduğum birçok kitabın daha altında ismini taşır. Fakat bu ilk kitap Şubat 2014'te, ikinci kitap Ekim 2014, üçüncü kitap Eylül 2015'te satışa çıkmış. Bunlar arasındaki zaman farkı, dördüncü ve son kitabının ne zaman çıkabileceği konusunda endişeye düşürüyor beni. Umarım bir seneyi görmeden dördüncü kitabını çevirip de yayımlamayı başarabilirler ki bende fiziksel olarak bir kopyasını elimde bulundurabilirim. E-book'ta kalmasını istemeyecek kadar değer veriyorum bu seriye; İngilizce baskısını da bulamadım, eğer yardımcı olabilecek birisi varsa yorumlardan bana ulaşsın lütfen. 


''İyi olan bir şey yok, hiçbir şey yolunda değil. Ama dayanırsın yalnızca. Bir gün daha, bir saat daha. Düzelecek. Düzelecek.''




Hayatın gerçeklerinin ele alındığı ve neredeyse imkansızlıktan doğan bir aşkı okumak isterseniz tavsiye edebileceğim bir kitaptır. Güzel zaman geçirdim ama aynı zamanda bana ölüm ve sevdiklerimizin yanında bulunmak konusunda değer verebileceğim birkaç şey daha kattı. Benim gibi maraton yapıp okuyabilirsiniz seriyi; ben daha verimli olduğunu düşünüyorum seri kitaplarında böyle bir yol izlemenin.  Serinin bir sonraki kitap yorumunda görüşmek üzere. İyi okumalar! :) 



PUANIM: 5/5!








''BURAYA KADAR OKUDUYSANIZ TEŞEKKÜR EDİYORUM, BU YAZILARIN HEPSİ KENDİ ŞAHSIMA AİTTİR, ALACAKSINIZ LİNKLE ALIN VE BANA BİLDİRİN LÜTFEN. BİR SONRAKİ KİTAP YORUMUNDA GÖRÜŞMEK ÜZERE!''


''The photos that I've used in this post are belong to  
http://yourreactiongifs.tumblr.com/ 
http://giphy.com/
http://angryanimebitches.com/
http://gifrific.com/
http://mickeyandkassie.tumblr.com/
http://www.clickhole.com/
.I did not intend to steal or occupy the copyright by any means.''



Subscribe to Our Blog Updates!




Share this article!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Return to top of page
Powered By Blogger | Design by Genesis Awesome | Blogger Template by Lord HTML